8.2 C
Bursa
14 Aralık 2024 Cumartesi
spot_img
Ana SayfaMübarek Günler & GecelerNasıl Bir Ramazan Yaşamalıyız?

Nasıl Bir Ramazan Yaşamalıyız?

Ey İman edenler! Sizden öncekilere oruç farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki, takvaya erersiniz. (Bakara, 183)

Sözlerime başladığım orucu ayını bize hatırlatan manidar bir ayeti kerimenin ışığında kendimizi sorgulayalım, Ramazan ayı bize neleri hatırlatıyor? Bir ay boyunca neler alıyoruz? Önceki Ramazanlar hangi izleri bırakarak bizden ayrıldı? Mesela;

Ramazan sözcüğünü duyduğumuzda, aklımıza ilk gelen ‘mağfiret’ ve ‘cennet’ kelimeleri mi oluyor yoksa ‘iftar’ vb. şeyler mi? Allah’ın Rasûlü (s.a.v) Ramazan’ı nasıl tarif ediyor ve onunla neler vaat ediyor bize? Kur’ân-ı Kerîm’de orucu emreden ayetlerdeki ifadeleri defalarca incelemeli ve üzerinde düşünmeliyiz.

Medine’de Allah’ın ayetleri gün gün inerken Dinimizi müdafaa edip cihat yolunda yürüyecek bir tek insana bile ihtiyaç hissedilen bir zamanda, önce oruç farz kılındı. Ardından da cihat emredildi. Müminler oruç eğitimi görmekle tezkiye olundular. Şimdi dönüp düşünelim:

Oruç bizim için bir eğitim ibadeti mi? Yoksa, açlık ve fakirliğin edebiyatı mı?

Şu hadisi şerif-i defalarca okuyup düşünelim, kendimizi muhtevasına uyarlayalım:

Kim tam bir imanla ve ecrini Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, onun geçmiş günahları mağfiret olunur.[1]

RAMAZAN PROGRAMIMIZ

• İlk Hamlemiz Nasuh Bir Tövbe:

Günahlarımızı ve akıbetimizi tefekkür etmeye ne kadar da muhtacız. Ramazan, tefekkür ve tövbenin mevsimidir. Ramazan Cennet’e girmenin en yakın olduğu zamandır. Rabbimiz ile aramızda günahlarımız mesafe oluşturmaktadır. İlk fırsatta tövbe ile ilgili hadisleri okuyup Rabbimize dönmeye karar verelim. Tövbe için de Kadir Gecesi’ni bekleyecek vaktimiz yoktur. Ne zaman günahlarımızdan sıyrılırsak bizim Kadir gecemiz o gecedir.

• İlk İşimiz: Orucun Fıkhını Öğrenmek:

Bilmeyen veya aslı gibi öğrenmeyen, istese de güzeli yapamaz. Dinimiz ilim Dini’ dir. Öğrenmek bir ibadettir. Hangi işle meşgul olursak o işin, o ibadetin ahkâmını öğrenmemiz farzdır. Ramazan ayına olan saygımızı ve oruç ibadetine bakışımızdaki ciddiyeti göstermesi açısından, sahih bir fıkıh kitabından oruç konusunu okuyarak işe başlayalım.

• Cemaatle Namaz:

Cemaatle namaz kılmak erkekler için ihmal edilmemesi gereken vacip sünnetlerdendir. Ramazan ayının feyiz ve bereketini en iyi şekilde yakalamak için erkekler namazlarını muhakkak camilerde cemaatle kılmalıdırlar. Mümkünse, iki namaz arasını da (birkaç defalığına da olsa) camide bekleyerek, unutulmak üzere olan sünnetlerden birisini daha ihya etmeliyiz.

•  Teravih Namazı:

Teravih namazı, Ramazan ayının en mühim nafile ibadetlerindendir. Ancak, namazın heybeti ve Ramazan ayının manası ile bağdaşmayacak bir teravih namazı, belki de vebal altına girmemize neden olabilir. Bunun için teravih namazını çabuk kılmak gibi bir hedefimiz olmasın. En güzeli daha uzun kıraatle kılmak gibi bir hedefimiz olsun. Daha muttaki ve kıraati daha güzel olan imam ve mescidi seçelim. Namaz ibadetinin kendine has şekli ve heybeti, teravih namazında da bulunmaktadır. Evde ferden veya ailece bir teravih namazı kılabileceğimiz gibi camide cemaatle kılmamız ecrimizi yirmi yedi derece arttıracaktır. Mümkünse Kur’ân-ı Ramazan sonuna kadar hatmedecek şekilde kılınan bir camide teravih namazı kılalım.

•  Sadaka (En zor ama en makbul ibadetlerden):

‘Alanı Allah’tır, vereni de ben’ diyerek sadaka verelim. Ramazan ayında Rabbimiz her iyiliğimizi kat kat değerlendiriyor. Kendi ailemizin ihtiyacını giderdikten sonra Allah rızası için verebildiğimiz kadar sadaka verelim. Bunun için: Zekatımızı Ramazan ayında veriyorsak önce şer’i hükme göre hesap edip verelim. Sonra da Ramazan ayının sonunda verilecek olan fitre sadakalarımızı tespit edelim. Önce çok yakın akrabalarımız, komşularımız, mesai arkadaşlarımız ve iman ehl-i kardeşlerimiz şeklinde bir sıralama ile sadakamızı vereceğimiz isimleri belirleyelim. Sadakanın kabul edeni Allah olduktan sonra onun azı çoğu olmaz. Ancak, bir taşla iki kuş vurabileceksek onu da kaçırmayalım.

Mesela: Hem akrabamız hem de takva ehl-i olan bir fakir varsa bir taşla iki kuş vurulmuş olur. Belirlenmiş yerlerin dışında farklı sadakalar vermeliyiz. Hayır için kurulmuş ve hizmeti devam eden kuruluşlara maddî manevî veya fiili destekte bulunarak da sadaka ecrine nail olabiliriz. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) her müminin sadaka ecrine nail olabileceğini haber vermiştir. Yerine göre mal gibi söz de fiil de bir sadaka olabilir.

•  …Ve Kur’an Tilaveti:

Yüce Allah, Kur’ân-ı Kerîm’de Ramazan ve Kur’an’ı beraber zikretmektedir. Hatta Ramazan’daki büyüklük, Kur’an’ın o ayda inmiş olmasındandır. İbn ‘Abbas (r.a), Nebî (s.a.v)’in Ramazan ayında Kur’ân-ı daha fazla okuduğunu haber vermektedir. Ne kadar Kur’ân okursak o kadar Ramazan ayına dalmış olacağımızı iyi bilelim.

RAMAZAN’DA KURAN NASIL OKUYALIM?

Kur’ân okumak Allah’a yaklaştıran en büyük nafile ibadetlerden ve zikrin en güzel çeşitlerinden birisi olduğuna göre, Ramazan ayında da ecir maksadı ile yapılacak en güzel işlerden birisidir. Bizim genel olarak Kur’ân’a karşı vazifelerimiz vardır:

  1. O’na en ince ayrıntılarına varıncaya kadar eksiksiz inanmak.
  2. Ayetlerindeki ahkâmı, esrarı ve mucizeleri tefekkür etmek.
  3. Gereği ile amel etmek.
  4. Bir ibadet çeşidi olarak Kur’an’ı tilavet etmek.
  5. Bir sonraki nesle aktarılması için gerekenleri yerine getirmek.

Ramazan ayı, bu beş görevin tamamı için uygun bir ortam olmakla beraber, Rasûlullah (s.a.v)’in bu ayda Kur’ân okumayı artırdığına bakılırsa, bizim de çokça Kur’ân okumamız gerekmektedir. Her gün sabah ve akşam aynı saatte ve belli bir miktarı (bir cüzden aşağı) düşmeyecek şekilde okumamız uygunluk arz eder. Okuyuşumuz mümkünse sesli olsun. Yanımızdakiler dinleme imkanına sahip iseler onlar da dinlesinler. Ayrıca onların da okumalarını sağlamalıyız.

Kur’an’ı okumak gibi dinlemek de bir ibadettir. İyi okuyan bir hafızı dinlememiz, ayrı bir ecir getirir. Kur’ân okumada sünnet, sesli ve manası bilinmiyor olsa bile, onun derunî alemine dalıp mahzun bir eda ile onu okumaktır. Kur’ân okurken, meleklerin okuduğumuz harfleri tek tek saydıklarını, her biri için sevap yazdıklarını bilerek okumalıyız.

• (Huzurlu kalplerin sahibi olabilmemizin yegâne yolu) Zikir:

Ramazan ayı günleri Allah’ı zikretmemiz için en coşkulu günlerimiz olmalıdır. Zikir bütün yılın ibadeti olmakla beraber, bu günlerde mutlaka artırılarak yapılmalıdır. Bilhassa sahur vakti, sabah namazı ve iftar saatini, camide namazı beklediğimiz dakikaları ihya etmeliyiz. Allah’a ve O’nun Cenneti’ne yaklaştıran güzel sözler dilimizden eksik olmamalıdır.

• Bir İlim Meclisine İştirak Edelim:

Her gün bir ayetin tefsirini veya bir hadis-i şerifi öğrenelim. Ya da bir fıkıh meselesini çözelim. Ehlinin bu tip meclisler oluşturmaları için teşvik edelim, katılarak ecre ortak olalım. Ramazan ayını, en büyük amellerden olan Allah için ilim öğrenme ile bir kat daha mamur hale getirelim. Bir ayda çok şeyler öğrenebiliriz. Bir ayet, bir hadis, fıkıhta bir konu az değildir. Bir ilim meclisine devam etmek, bu ümmetin tarihi güzelliklerindendir. Günde on dakikalık bir bilgi, yıllar sonra kitaplar dolusu bilgiye dönüşebilir. Ramazan ayında her gün Selefi Sâlihin’den bir büyümüzün hayatına dair bilgileri de öğrenebiliriz. Şevkimiz ve rağbetimiz artar, umudumuz güçlenir.

• İtikâf:

İtikâf sayesinde ibadet ve kulluğun daha derinlemesine idrak edilme imkânı bulunur. Kadir gecesini idrak etme imkânı daha yüksek olur. Başlı başına bir ibadet olan ‘mescitte ikamet etme’ sünnetine alışılır. Günlük alışkanlıklar ve fasit çevreden emin ol bir on gün yaşanmış olur. Dış etkilerden uzak bir Kur’ân tilaveti belki de hatmetme imkânı doğar. Gece ibadeti ve Nasuh bir tövbe için daha nezih bir ortamda bulunulmuş olur. Kalbin tedavisi yönünde bir tezkiye ve ıslah dönemi geçirilmiş olur.

• Kadir Gecesine Hazırlık:

Ümmet-i Muhammed’in bu asırda belki de en çok mağdur olduğu, aslını idrakten mahrum bırakıldığı nimetlerden birisi de Kadir Gecesi nimetidir. Onlarca yıl yerine, bir geceyi ihya ederek mesrur olup Cennet’e nail olmak gibi büyük bir nimet ve lütuf olan bu gece kandillerle ve simitlerle geçiştirilecek bir gece değildir. O bir gezi ve muhabbet gecesi olamaz. Bunun için Kadir Gecesi ile ilgili olarak şu hususlara dikkat edelim:

  1. Bu geceyi Yüce Allah, Ramazan ayı içinde gizlemiştir. Yirmi yedinci gece diye kesin bir gece yoktur. İşin sırrı da onu bütün bir ay boyunca arıyor olmaktır.
  2. Bilhassa son on gün Kadir Gecesi için yüksek ihtimalli gecelerdir.
  3. Kadir Gecesi’nde ne yapılabilir? Bu soruyu ‘Âişe (r.a) annemiz Rasûlullah (s.a.v)’e sorduğunda şu cevabı vermiştir:
    O gece şöyle dua et: ‘Ey Allah’ım! Sen çok bağışlayıcısın, kerimsin, bağışlamayı seversin. Beni bağışla.[2]

Demek ki o gece Allah’a el açma gecesidir. Maksat günahlardan kurtulmaktır. Günahlardan kurtulacak amelleri yapmaktır. Bize Kadir Gecesi’ni tanıtan sevgili Peygamberimiz (s.a.v), bunun dışında özel bir ibadet bildirmemiştir. Ashâb-ı Kirâm ve diğer Selef büyükleri mescitlere kapanıp bu geceyi çevrelerinden uzak, seccadeleri başında tövbe ve istiğfar ve tefekkürle geçirmişlerdir. Onlardan iyisini yapacak durumda değiliz.

• Ramazan’da Sosyal Çevremizi Genişletelim:

Hacca gidenlerin yeni dostlar, kardeşler edindiği gibi Ramazan ayında da yeni kardeşlikler kurabilir, dairemizi genişletebiliriz. Allah’ın rahmetini coşturduğu bir mevsimde biz de bağışlayıcılığımızı daha fazla etkin hale getirip barışalım ve helalleşelim. Oruç tutan müminlerin bir kişi de olsa artması için çabalayalım. Allah’a çağıran, İslâm için çırpınan müminlerden olalım. Ramazan’ın feyzinden mahrum kalan yakınlarımız hatta bütün insanlar namına içimizde bir sızı olsun. Bu acımada samimî olalım. Bıkmadan usanmadan davet ve tebliğe devam edelim.

• Aile Yapımızı Islah Edelim ve Toptan Allah’ın İpine Sarılalım:

Aile üyeleri arasında şeytanın yuvası ile oluşan kopuklukları gidermede Ramazan ayını iyi bir fırsat olarak değerlendirelim. Ramazan ayında bir yandan Rabbimize yakınlık kuracağımız amellerle yoğunlaşırken bir yandan da eşlerimizle balayı günlerimizin güzelliklerine gidelim; çocuklarımızı yeni yürümeye başladıkları günlerdeki özlemle kucaklayalım. Böylece onları şeytanın tuzağına düşmemeleri yönünde muhafaza etmiş olur ve Ramazan’ı da sevdiririz. Af bekleyen kullar olarak affetmesini de bilelim. Ramazan ayında yapılmış fedakarlıklar bizim için büyük bir kazançtır. Ramazan ayı için yapılamayacak bir güzellik olmamalıdır. Sosyal ilişkilerimizde ve Müslüman kişiliğimizde Ramazan bir dönüm ve dönüşüm zamanı olmalıdır. Ramazan’ın asıl maksatlarından birisi de budur.

• Dua İçin Özel Vakit Tahsisi Edelim:

Oruç ile bir arada zikredilen şeylerden birisi de duadır. Bakara Suresi’nde orucu anlatan iki ayetin arasında duaya teşvik eden ayet vardır. Oruç tutan mümin Rabbine yakın olduğunu, orucun bu yakınlığı arttırdığını bildiğine göre dua için en uygun vakitte olduğunu da bilmelidir. Dua edecek ne çok dertlerimiz var! Rabbimize el açmayı ihmal edip duadan uzak durduğumuzdan bu yana, kim bilir neler kaybettik! ‘Ey Rabbim! Ey Rabbim!’ demenin zevkinden nasıl da yoksun kalmışız. Kadir Gecesi hakkında da yapılabilecek en önemli ibadet duadır. Efendimiz (s.a.v) buyurdular ki:

Üç kişinin duası reddedilmez: Adil idareci, iftar edinceye kadar oruçlu ve mazlum.[3]

Bu müjde hadisini, defalarca okuyalım. Düşünüp tekrar okuyalım. Kim bilir tam kabul olunacak vakitlerde ne dualar kaçırdık! İftar saatleri, tekrarı olmayan fırsatlardır. Sahur yemeyi esnasında, iftar saatlerinde tam dua halinde bulunuyoruz. Vaktimizi yararsız şeylerle heba etmemiz asla doğru olmaz.

Duanın Cimrileri Olduk:

Dualarımız kelimelerle, bazen harflerle sayılacak kadar daraldı. Halbuki Rabbimiz, açılmış eller, nemli gözler istemektedir. Dili ne olursa olsun, müminin duası silahıdır. Bilhassa şu zamanda! Zaten başka neyimiz kaldı ki! Ey Rabbim! Ey Rabbim! demenin zevkine ermeliyiz. Dua apayrı bir ibadettir, biz onun neresindeyiz?

ORUCU NASIL TUTALIM?

• Önce Sahurdan Başlayalım:

Sahurdan başlayan bir farklılıkla oruç tutalım. Peygamber (s.a.v): ‘Sahur yemeğinde bereket olduğunu; ehli kitabın orucu ile bizim orucumuz arasında sahur yemeğinin fark olarak bulunduğunu; meleklerin sahur sofrasındakilere dua ettiğini’ haber vermiştir.

İftar sofrasındaki bolluk ve farklılığı sahur sofrasına da taşımamız gerekmektedir. Oruca yeni başlayanların bu konuda teşvikine yönelik gayretler içinde olmalıyız. Ebû Dâvûd ve Nesâî’ nin rivayet ettiği bir hadiste Nebî (s.a.v), ‘Irbâd b. Sâriye (r.a) isimli sahabiyi sahur yemeğine davet edip:

Bereketli sofraya gel” dediği rivayet edilmektedir. Sahur yemeği, iftar yemeğinin aksine bol olmalıdır. Hadisi şerifler, sahurda bolca yemeyi emir buyuruyor. Sahur sofrası, fecre yakın vakte kadar geciktirilmelidir. Bu da ayrı bir Sünnettir. İftar, aksam namazı vakti girer girmez hemen yapılmalı, sahur ise son vaktine kadar geciktirilmelidir. Sahur sofraları, zikir ve tefekkürle bereketlendirilmelidir. Yüce Allah’ın nimetleri ve Ramazan ayının gerekleri üzerinde tefekkür ve konuşmalar uygun olan amellerdendir.

Sahur yemeği için kalkanlar, o saatte Yüce Allah’ın kullarından taleplerini beklediğini de unutmamalıdır. Nafile namazın ve zikrin, Kur’ân okumanın en feyizli sayıldığı zaman dilimi, saniyeleri hesaplanarak değerlendirilmelidir.

• İftar İçin Hareket ve Heyecan İçinde Olmak Gerekir:

Bu ümmetin, iftara acele ettiği sürece hayırda olduğu Nebî (s.a.v) efendimizin verdiği haberlerdendir. Bu yapılan ibadeti ciddiye almanın göstergesidir. Soframızda tabaklara uzanan el sayısı arttıkça bereketin de artacağını unutmayalım. Besmele ile başlayıp iftara mahsus duayı okumamız soframızın önemli adaplarındandır. Bu yaptıklarımızı, bizi izleyen yavrularımızı eğitecek şekilde sesli ve gerekiyorsa tekrarlayarak yapmaya gayret edelim.

İsraf, Rabbimiz’ in yasak ettiği işlerdendir. Hele Ramazan ayı gibi her işimizi Yüce Allah’ın rızasını kazanmak için yapmaya çalıştığımız bir ayda oburluk ve ardından gelen israfı düşünün… Rabbimiz’ in nimetlerini asla zayi etmemeliyiz.

İftarda sünnet olan az yemektir. Asıl yeme ihtiyacımızı sahura saklamalıyız, Yediklerimiz de gözümüzün değil midemizin doyacağı şeyler olmalıdır.

İftar sofrası Rabbimize yakınlığımızın en çok arttığı anlardan birisidir. Dualarımızın makbul olacağı anlardan biri iftar ettiğimiz saatlerdir. Hamd ve şükrümüzü sık sık tekrar ederek ve Rabbimiz’ in razı olmayacağı söz ve davranışlardan kaçınarak o anı, Allah’ın rızasını kazanmak için iyi bir fırsata dönüştürelim. Kendimize, aile efradımıza ve bütün Ümmet-i Muhammed’e özellikle de darboğaz yaşayan mümin kardeşlerimize çok samimi ve ısrarlı dualar yapalım. Rabbimiz’ in nimetleri ile iftar ettikten sonra akşam namazını hiç geciktirmeden eda etmemiz, o anki en önemli vazifemizdir. Mümkünse ev halkının da katılacağı bir cemaatle namazı eda etmek, ecir üstüne ecir getirecektir.

• Soframızda Allah’ın Rahmetini Celp Edecek Kimseler Bulunsun:

Salih muttaki bir kimse, bir yetim, bir dul, gerçekten yemeğe muhtaç bir miskin ve hadis, fıkıh okuyan bir talebe gibi… Bunlar misafir değil baş tacıdırlar. Rasûlullah (s.a.v) onların sayesinde rızık gördüğümüzü haber vermiştir. Eğer soframızda böyle biri bulunursa, onun bulunuşu ile bizim minnettar olmamız gerektiğini unutmayalım. Ona hizmette ailece yarışalım. Hanımlar da kendi hemcinsleri arasından böylelerini bulup beraberce iftar etsinler, o zaman da erkekler onların hizmetini hazırlasın.

Büyük bir yarıştayız, Meleklerle yarışıyoruz. Rabbimiz gayretimizi görüp bize ecir verecek, unutmayalım. Başa kakma gibi bir üslup sergileyerek ecrimizi heba etmeyelim. Nihayet biz ona, bir tabak yemek kazandırdık; o ise bize, Rabbimiz’ in rızası gibi değer biçilemez bir nimet kazandırdı. Aile efradımızı, bu anlayışı benimser hale getirelim. İftar sofralarımızı, birbirimize, elimizdeki nimetleri teşhir yeri olarak kullanıp Allah’ın gazabını celp etmeyelim.

• Orucun Aslı, Bütün Organlara Eğitim Verilmesidir:

Sadece aç kalmak oruç değildir. Yalan, iftira ve gıybet gibi dil afetleri, orucu yer bitirir. Hadis-i şerifler yalan konuşan bir insanın orucunu boşu boşuna açlık şeklinde değerlendirmiştir. Midemiz aç iken dil ve göz gibi organlarımız da kontrol altında tutulmalıdır. Oruçlunun sinirlerine, ne kadar hâkim olacağı Yüce Allah’ın görmek istediği hasletlerdendir. Nitekim sevgili Nebimiz (s.a.v), kendisine saldırılması halinde oruçlunun:

Ben oruçluyum, ben oruçluyum” demesini emretmiştir.

• Büyük Risk: Kul Hakkı

Kul haklarından arınmadan yaptığımız ibadet ve hayırların büyük hesaplaşma gününde, alacaklılarımıza verileceğini bilelim. Sevgili Nebimiz (s.a.v):

Bu gerçek bir iflastır” diyor. Öyleyse helalleşelim…

ŞUNLARDAN UZAK DURALIM

Görüp duyduklarımız, uzun süre bizi etkilemektedir. İstesek de istemesek de görüp duyduklarımızın etkisi dışında yaşamakta zorlanmaktayız.

Bizi; moralsiz ve umutsuz yaşatmaya yönelik haber ve dizi bombardımanına en azından Ramazan boyunca tavır koyabilmeliyiz.

Bir ay haber izlemeyelim. Kur’an’ın haberlerine kulak ve gönül ayıralım.

Uyku düzenimizde değişiklik olduğu için gün boyu uyuma rehavetine düşmeyelim.

Diş sıkılarak geçirilecek kadar kısa bir zamandır Ramazan ayı. Sabredelim ve sabrın sonu Cennet’tir.

Rabbim, bizleri hakkıyla Ramazan-i Şerif’i değerlendiren kullarının zümresine ilhak eylesin.


[1] Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir.
[2] Buhârî rivayet etmiştir.
[3] Beyhâkî, Sünen’inde rivayet etmiştir.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYA

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
4,338TakipçilerTakip Et
- Reklam -spot_img

Yeni İçerikler

Son Yorumlar

Azmi Efe Özdemir yorumladı Şahsiyet Eğitiminde Fedakarlık Kavramı
Serhat ismail Çetin yorumladı Şahsiyet Eğitiminde Fedakarlık Kavramı
Hatice yorumladı Yalan Dünya