14 C
Bursa
28 Nisan 2024 Pazar
spot_img
Ana Sayfaİmanİnanç Sorunları - 1 : Ateizm'e Giriş

İnanç Sorunları – 1 : Ateizm’e Giriş

Ateizm’e Giriş[1]

Ateizm Batı’da ortaya çıkan din karşıtı tepkisel bir harekettir.[2] Tepkiselliğinden kasıt içinde doğduğu Batı inancının dogmalarını eleştirir yapıda olmasıdır. Ancak bu zamanla sadece Hıristiyanlık özelinde kalmamış bütün dinleri genelleyen bir kapsama evrilmiştir. Ateizm doğanın ve evrenin metafizik bir varlığa ihtiyaç duymadan açıklanabileceğini savunan naturalizm ve her şeyin temelini maddeye indirgeyen materyalizm’i kendisine argüman edinerek açıkça Tanrı’nın varlığını inkar eden felsefi bir düşünce sistemidir.[3]

Ateizm nedir? Ateizm çeşitleri nelerdir? Ateizm argümanlar ve eleştirileri nelerdir?

Ateizm kelimesi, Grekçedeki ‘theos’ yani tanrıcılık anlamının önüne ‘a’ olumsuzluk ekiyle türetilmiş bir kelimedir. Terim olarak ise, “Tanrı’nın varlığına inanmayan ve var olmadığını savunan “ görüştür. En temelde baktığımızda ateizm bir inancın aksine inancın yokluğunu temsil eder.

Ateizm kelimesi aslında. Ateist terimi ise genel olarak “. Ayrıca bu felsefi akım, kainatı inceleme ve araştırma da naturalist, fizikalist ve pozitivist bir bakış açısıyla yaklaşarak Hume’un “metafizik önermelerin hepsi çöp yığınıdır”  sözünü somutlaştırır niteliktedir.

Ateizm Çeşitleri:

  1. Pozitif – Negatif Ateizm: pozitif ateist, Tanrı’nın var olmadığına inanan, negatif  ateistise Tanrı’nın varlığına inanmayan kişidir.
  2. Mutlak – Pratik Ateizm: Mutlak ateist Tanrı anlayışına kökten karşı çıkıp Tanrı’nın varlığının reddedilmesinin bile söz konusu olmadığını savunurken, Pratik ateist Tanrı’ya inandığını söyleyip onu hayatına katmaz.
  3. Teizm ve Ateizm arasında : Agnostisizm, Tanrı’nın varlığının ve yokluğunun bilinemeyeceğini savunur.

Ateistik Kanıtlar ve Eleştirisi

Ateist teist anlayıştaki Tanrı’nın sıfatlarından yola çıkara mevcudiyetinin çelişki olduğunu göstermek yoluyla, Tanrı’nın yokluğunu düşünmenin daha makul olduğunu ispata çalışır. Bu ispatta ontolojik, epistemelojik ve ahlaki yaklaşımlar kullanılmıştır.

a. Materyalizm/Fizikalizm ve Naturalizm:

Var olan her şeyin maddeden olduğunu savunan ve maddenin ezeliliğini savunan görüştür. Bu düşünce ruhu ve zihni yok sayar. Materyalizm düşüncesi çok eski filozoflardan olan Epiküros ve Demokritos gibilerin “atomcu” anlayışı üzerine bina edilir. Atomcu anlayışta evren atomlardan meydana gelmiştir. Bu filozoflar doğayı doğa üstü bir güce başvurmadan açıklamaya çalışırlar.

Natüralizm ise  doğa dışında hiçbir şey olmadığını ve doğa üstü bir gücün olmadığını savunan bir görüştür. Natüralizm Darwinci evrim teorisini kendine hizmetçi yapmaya çalışarak bir savunu ortaya koymaya çalışır. ancak evrim düşüncesi ile Tanrı’nın varlığı arasında bir çelişki yoktur.

Materyalizm ve natüralizm için bir çok eleştiri olsa da bazılarıyla yetineceğiz. Bunlar: Müslüman kelamcıları atomcu yaratma anlayışı, Richard Swinburne’ün bilimsel basitlik ilkesiyle yaptığı karşılaştırma ve günümüz din felsefesinin önde gelen isimlerinden Alvin Plantinga’nın Dawkins üzerinden yaptığı natüralizm eleştirisidir.

Müslüman kelamcılar Epikür ve Demokritosun atomcu anlayışını maddenin ezeliliğinden ziyade evrenin sonradan yaratılmışlığını ortaya koymak için kullanmışlardır. Atomculuk ile materyalizm arasında zorunlu bir ilişki yoktur. Materyalizm evrenin başlangıçsız ve sonsuz olduğunu ileri sürerken aynı atom anlayışından kelamcılar evrenin sonradan yaratılmış olacağını çıkarır. Kelamcılara göre evrende ne kadar değişik şeyler var olsa da bunların temelde araz ve cevherdir. Araz kendi kendine var olamaz. A’yan ise var olur. A’yanların birleşik haline cisim ayrı hallerine cevher denilir. A’yan da araz da kelamcılara göre hadis yani sonradan ortaya çıkan varlıklarına yokluğun öncelendiği şeylerdir.

R. Swinburne ise ‘Ockham’ın Ustası’ olarakta bilinen bilimsel basitlik ilkesini ateizm ve teizm karşılaştırmasında teizm düşüncesinin daha az ve basit öncüllerinden dolayı ateizme üstünlüğünü kanıtlamaya çalışır. Bu ilkeye göre, bir olayı açıklamak için gereksinim duyulandan daha fazla nesneye ihtiyaç duymayan teori daha başarılıdır. Swinburn’e göre materyalizm varlığı açıklamak için cansız bir nedensellik zinciri kurarak her şeyi farklı nedenlerle açıklamaya çalışırken, Teizm bütün varlık ve oluşları tek ve basit bir neden olan Tanrı ile açıkladığından basitlik ilkesi gereğince Teizm hem ateizmden hem de politeizmden daha bilimsel ve tutarlıdır.

Alvin Plantinga da natüralizmi üç şekilde eleştirir ve evrimin olduğu kabul edilse dahi ne evrimi ortaya atan Darwin’in ne de evrimin Tanrı karşıtı bir doktirin olmadığını savunur. Dawkins bu düşüncelere en nihayetinde şöyle bir soru sorar: ‘Tanrı basit varlıksa karmaşık yapıdaki evreni nasıl yarattı? Eğer Tanrı da karmaşıksa o zaman Tanrı’yı kim yarattı?’. Plantinga yaratılanın karmaşık olması yaratıcının  basit olduğundan bunun mümkün olmayacağı anlamına gelmez, yaratıcı karmaşık olsa dahi yeryüzündeki hayatın ondan bağımsız ortaya çıktığı anlamına gelmez ve son olarak bütün açıklamalar bir yerde son bulur en basit ve az argümanlı son buluş Tanrı’dır eleştirileriyle Dawkins’e cevap verir.

b. Pozitivizm ve Mantıksal Pozitivizm:

Immanuel Kant’ın insan bilgisini fenomenal alem ile sınırlı tutması geleneksel metafizik bilginin imkanını tartışmalı hale getirmiştir. Bununla birlikte Batı’da deney ve gözleme dayalı olmayan bilginin imkanı kuşkuya açık hale gelmiştir.  Kant, bilerek geleneksel düşünceye darbe indirdiği gibi, bilmeden de bütün metafiziksel uğraşları yıkım sürecine sürüklemiştir.

Pozitivizmin kurucusu Auguste Comte’a insan zihninin üç evresini “üç hal kanunu” ile açıklamıştır. Teolojik hayal evresi, metafizik soyutluk evresi ve pozitif akıl evresidir. Comte’un önemli gördüğü pozitif evrede insan zihni niçinleri değil nasılları araştırır hale gelmiştir. Mutlak’ı aramaktan vazgeçilmiştir.

Pozitivizm doğrudan Tanrı’nın varlığını inkar etmez, sadece Tanrı’nın varlığına dair bir bilginin imkanını sorgulamakta ve mümkün görmemektedir. Bundan dolayı ateist argümanlar içerisinde materyalizm ontolojik bir argüman iken pozitivizm epistemolojik bir argümandır.

Mantıksal pozitivizm ise 1920’li yıllarda Viyana’da Moritz Shclik’in etrafında toplanan Otto Nerath, Friedrich Waisman, Rudolf Carnap gibi filozoflarca savunulan görüştür. Mantıksal pozitivistlerin ortak özelliği metafizik önermelere düşmanlıktır. Deney ve bilimle kanıtlanamayan bütün önermeleri saçma olarak görürler. Ludwig Wittgeinstein’in Tractatus Logico Philosophicus adlı eserindeki görüşlerden hareketle ‘doğtulamacılık ilkesi’ adlı bir anlam teorisi ortaya koyan mantıksal pozitivistler bu ilkeye göre ‘herhangi bir önerme biçimsel yani mantık ve matematiğin içinde değilse veya deneyle sınanamazsa saçmadır’ görüşünü benimsemişlerdir.[4]

Ayer’de Dil Doğruluk ve Mantık isimli kitabında “Tanrı terimi metafiziksel bir terimdir. Eğer Tanrı metafizik bir terim ise bir Tanrı’nın varlığı olası bile olamaz” demiştir. Bunu şöyle ifade edebiliriz: 1. Tanrı’nın varlığını deneysel olarak onaylayamazsak “Tanrı vardır” demek anlamsızdır. 2. Tanrı’nın varlığını deneysel olarak ortaya koymak imkansızdır. 3. Öyleyse, “Tanrı vardır” demek anlamsızdır.

Teistlerin pozitivistlerin eleştirilerine şöyle cevap veriyorlar:

Pozitivizm insan bilgisini duyu verileri ile sınırlandırır. Ancak buna karşı çıkan filozoflardan biri İbn Sina’dır. Ona göre duyu ve hissin kendisi duyu ve his kapsamına girmediği için mevcud denilemez.  Hiçbir duygu duyu verileri kapsamında değildir. Bundan daha enterasanı “varlık sadece duyusallardan ibarettir” hükmünü veren aklın kendisi duyusal değildir. Eğer bunda dolayı akılda kabul edilmeyecekse bu kuralın da kabul edilmemesi gerekir. İbn Sina’ya göre her duyusal varlığın duyusal olmayan bir hakikati vardır. Duyusaldan hareketle duyusal olmayanın bilgisine ulaşılabilir.

Pozitivistlerin bilginin duyulardan ibaret olduğu iddiası bizzat insanda bilgi edinme sürecinin nasıl gerçekleştiği incelenerek de ortaya konulabilir.

c. Ahlaki Ateizm

Teistlere göre Tanrı ile ahlak arasında bir bağ vardır. Özellikle ilahi buyrukçu anlayışta olan teistler iyinin ve kötünün Tanrı tarafından belirtildiğini savunurlar. Bu anlayışa göre, Tanrı’nın emirleri olmaksızın iyi ve kötünün ne olduğunu bilmek mümkün olmaz. Ateizstler  teist ahlak anlayışına meta-etik(ahlaki yargıların statüleri ve kaynağının ne olduğuyla ilgilenir) ve normatif etik (hayatın nasıl yaşanırsa daha anlamlı ve ahlaklı olduğunu araştırır) noktasından ayrı ayrı eleştiriler yöneltirler.

Platon, Euthyphro ikileminde “Bir şey Tanrı buyurduğu için mi iyidir yoksa iyi olduğu için mi Tanrı onu buyurur?” konuyu sorunlaştırmıştır. Ateistler bu ikilemin hangi tarafı seçilirse seçilsin teistler için sorun olacağını belirtirler. Eğer bir şey kendinden iyi olduğu için Tanrı onu buyurur denirse, iyinin Tanrı’dan bağımsız bir gerçekliğe sahip olduğu söylenmiş olur. Eğer bir şey Tanrı buyurduğu için iyidir denilirse, Tanrı’nın kendi kendine de ahlaki açıdan iyiliği buyurması gerekir. B. Russel bu konuda niçin Hıristiyan Değilim? Adlı eserinde şöyle bir açılım getirir “ eğer Tanrı iyidir diyorsak iyinin ve kötünün Tanrı’dan bağımsız varlığını kabul etmek zorundayız aksi halde mantıksal olarak hataya düşmüş oluruz. İyinin ve kötünün Tanrı’dan önce var olması gerekir. Ancak Tanrı’dan önce iyi ve kötünün varlığı kabul ederse Tanrı ahlakın kaynağı olarak kabul edilemez”.

Teistlerin bu eleştirilere cevapları ise şöyle sıralanabilir.

-“Tanrı iyidir” önermesi, iyi’nin Tanrı’dan önce gelen, bağımsız bir varlığa sahip olduğunu değil, Tanrı’nın iyiliğin bizatihi kendisi olduğu anlamına gelir. Teistler Tanrı’yı direkt “iyi nedir?” sorusunun cevabı olarak görürler. Tanrı iyidir, önermesinde iyi yüklem değil Tanrı’nın kendisidir(hayr-ı mahz).

-İbn Sina iyilik metafiziğinin en önemli savunucularından biridir. O, varlık ile iyilik arasında şöyle bir bağ kurar: “iyilik, kısaca her şeyin arzuladığı şeydir. Her şeyin arzuladığı şey ise varlıktır veya varlığın varlık açısından yetkinliğidir. Yokluk, yokluk olmasından dolayı arzulanmaz, bilakis o, kendisini bir varlığın veya varlık yetkinliğin izlemesi bakımından arzulanır. O halde varlık, iyiliktir; varlığın yetkinliği ise, varlığın iyiliğidir”. Bu düşüncede Tanrı, mutlak, zorunlu ve bilfiil bir varlık olduğundan sırf iyiliktir.

– Bazı Teistlere göre de, Tanrı’nın varlığı ahlaki değerlerin nesnelliğinin teminatıdır.

– Normatif etik konusunda da ateistler “ahlaki yükümlülüklerin Tanrı buyruğundan hareketle oluştuğu düşünülürse bu buyruğun da buyruğu olması gerekir” düşüncesindelerdir. Ancak bu düşünce inanan insanın inancı ve eylemi arasında bir tutarsızlık oluşturacağından geçersizdir. [5]


KAYNAKÇA

Cafer Sadık Yaran. Din Felsefesine Giriş. İstanbul, 1. Basım, 2012.

Reçber, Mehmet Sait. Din felsefesi: el kitabı. ed. Recep Kılıç. Ankara: Grafiker Yayınları, 1.baskı., 2014.

Modern çağın inanç sorunları. İstanbul: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2. baskı., 2019.

[1] İnanç sorunları bir seri halinde yayınlanacaktır. Ateizm kısmı iki parçadan oluşacak bu metin giriş kısmını ikinci metin ise en önemli ateistik delil olan kötülük meselesi ve popüler ateizm ilgiyi ele alacaktır.
[2] Modern çağın inanç sorunları (İstanbul: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2019), 50.
[3] Cafer Sadık Yaran, Din Felsefesine Giriş (İstanbul, 2012), 157.
[4] Mehmet Sait Reçber, Din felsefesi: el kitabı, ed. Recep Kılıç (Ankara: Grafiker Yayınları, 2014), 177.
[5] Reçber, Din felsefesi, 183-184.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYA

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
4,338TakipçilerTakip Et
- Reklam -spot_img

Yeni İçerikler

Son Yorumlar

Nisa yorumladı Karınca Kararınca
ummugulsumsolmaz6565@gmail.com yorumladı İnsan ve Mana
Ümmü Gülsüm Solmaz yorumladı İnsan ve Mana
Süheyla Durna yorumladı İnsan ve Mana
Rukiye yorumladı İnsan ve Mana