6.2 C
Bursa
1 Mayıs 2025 Perşembe
spot_img
Ana SayfaTasavvufVahdet: Tek Olanın Sonsuzluğu

Vahdet: Tek Olanın Sonsuzluğu

İnsan, varlığını anlamlandırmaya çalışırken çoğu zaman kendini suretlerin dünyasında kaybeder. Gözlerimizin gördüğü her şey, bizde “ayrılık” hissini güçlendirir; ben ve sen, doğu ve batı, iyi ve kötü, varlık ve yokluk…

Oysa hakikatte bütün bu zıtlıklar tek bir hakikatin farklı yansımalarıdır. Vahdet, bu farklılıkların aslında bir olduğunu idrak etmektir.

Tasavvuf, insana suretlerin ardındaki hakikati fark ettirmek için bir yol çizer. “Vahdet-i Vücud” anlayışı, varlığın Allah’ın bir tecellisi olduğunu öğretir. Yunus Emre bu sırrı şöyle dile getirir:

“Bölük pörçük gördüğün, hep O’nundur ey Aziz,
Bir aynadır cümle eşya, sen onda Hakk’ı gör.”

Vahdeti idrak eden için artık ben ve sen kalmaz, çünkü bilir ki her şey, O’nun bir yansımasıdır. Varlıklar, isimler ve suretler değişse de özde hepsi tektir.

Ramazan: Vahdete Açılan Kapı

Ramazan, vahdeti yaşamak için bir vesiledir. Çünkü insanı varlığa bağlayan en büyük ip, nefsidir. Açlık, susuzluk ve dünya nimetlerinden uzak durmak, insanın benliğini zayıflatır ve özüne yönelmesine yardımcı olur. Orucun hakikati, yalnızca aç kalmak değil, nefsin perdesini aralamaktır.

Oruç tutan insan, nefsinin arzularını susturdukça iç dünyasına yönelir. Suretlerden sıyrıldıkça, özündeki hakikati idrak etmeye başlar. İşte bu yüzden arifler, oruç hâlini sadece Ramazan’a değil, tüm hayatlarına yaymaya çalışırlar. Çünkü oruç sadece midenin değil, gözün, dilin, gönlün de oruç tutmasıdır. Hakk’a yakın olanlar, her an oruçtadır, her an özlerindeki tevhidi yaşamaktadır.

Mevlânâ bu hâli şöyle anlatır:

“Sen can gözünü aç da bak,
Ne varsa O’ndan gelir, O’na varır.
Oruç, bedeni terk etmek değil,
Benlikten geçip Hakk’ta olmaktır.”

Ramazan geceleri, özellikle de Kadir Gecesi, tasavvufta “hakikatin sırrına erme” zamanı olarak kabul edilir. Bu geceyi idrak edenler, zamanın ve mekânın ötesine geçerek vahdetin hakikatine yaklaşırlar.

Ayrılıktan Birliğe Yolculuk

İnsan için en büyük perde, kendini O’ndan ayrı sanmasıdır. Oysa vahdeti idrak eden bilir ki hiçbir şey O’ndan ayrı değildir. Her şeyde O’nun nurundan bir iz vardır.

Şems-i Tebrizî der ki:

“Sen kendini ne sanırsın, bir damla mı?
Hayır! Sen bir okyanussun,
Ama damla olduğunu sanmakla kendini ayrı düşürdün.”

Ramazan, işte bu ayrılık vehminden kurtulma zamanıdır.

Nefsin isteklerinden arınan insan, özüne yönelir ve Hakk’ın her yerde ve her şeyde olduğunu fark eder. Orucuyla, secdesiyle, zikriyle insan artık suretlerin değil, hakikatin yolcusu olur.

Vahdeti Yaşamak

Vahdet, sadece bir bilgi değil, bir hâl ve yaşantıdır. İnsanın kendini, insanları ve kâinatı nasıl gördüğüyle ilgilidir.

Eğer her şeyi O’nun bir yansıması olarak görebilirsek, artık kimseye kızmayız, kimseyi ötekileştirmeyiz, kimseye kibirle bakmayız. Çünkü biliriz ki her varlık, O’nun bir tecellisidir.

Ramazan’da tuttuğumuz oruç, ettiğimiz dualar ve yaptığımız ibadetler, bizi vahdetin sırrına biraz daha yaklaştırıyorsa, işte o zaman gerçek anlamını bulur.

O hâlde Ramazan’ı bir ayrılık değil, vahdete dönüş vakti olarak yaşayalım. Çünkü asıl vuslat, ayrılık sandığımız şeyin aslında birlik olduğunu idrak etmektir.

Ve unutmayalım: “La mevcude illallah”
Allah’tan başka varlık yoktur.

Yolunuz gül renginde, gül kokusunda olsun her daim.

Hoşça kalın.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYA

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
4,338TakipçilerTakip Et
- Reklam -spot_img

Yeni İçerikler

Son Yorumlar

Yunus Hoca yorumladı Ömür Tükenirken
muhammet yorumladı Ömür Tükenirken
Dilek Baysal yorumladı Şeker Tadında Vakitlerin Ardından